14 Temmuz 2014 Pazartesi









''...Bizler pranga mahkumları gibi çivisi çıkmış sıralarda oturup kürek çekiyoruz! Karşılığında ne alıyoruz peki? Hiç! Sadece kafamıza inen sopalar, sefillikler, palavralar, daha nice kazıklar. Çalışıyoruz ya! deyip dururlar. Aslında kepazeliğin dik alası da bu ya, şu çalışmak dedikleri şey. Biz aşağıdayız, sintinede, anamız ağlıyor, leş gibiyiz, taşaklarımızdan ter damlıyor, işte bu kadar! Yukarıdaki güvertede ise beyefendiler, gölgede, pembe yanaklı, parfüm kokularını havaya salmış güzel kadınları kucaklarına oturtmuş, keyif çatıyorlar. Derken bizi güverteye çağırıyorlar. Sonra silindir şapkalarını kafalarına geçirip başlıyorlar size sıkı bir zılgıt çekmeye: 'Leş sürüsü, savaş çıktı!' diye böğürüyorlar. 2 No'lu Vatandaki pisliklerin gemisine saldıracağız! Haydi! Haydi! Ne lazımsa gemide var! Hep bir ağızdan! Önce hep beraber 'Yaşasın 1 No'lu Vatan!' diye avazınız çıktığı kadar bağırın bakalım, yer gök inlesin! Sesiniz ta uzaklardan duyulsun! En sıkı bağırana hem madalya hem de Yüce İsa'nın vaftiz şekerinden vereceğiz! Ulan ne duruyorsunuz! Ayrıca, denizde gebermek istemeyenler isterlerse gidip karada geberebilirler, orada bu işler buradakinden çok daha çabuk halledilebiliyor...''

sayfa 26


''O iyi, hayran olunası Molly, eğer hala yazdıklarımı okuyabiliyorsa, bilmediğim biryerlerde, şunu bilmesini isterim ki ben onun için hiç değişmedim, onu hala seviyorum ve hep seveceğim, kendime özgü bir biçimde, istediği zaman da buraya gelip ekmeğimi ve kaçamak kaderimi paylaşabilir. Eğer artık güzelliğini yitirmişse de, eh ne yapalım! İdare ederiz! İçimde ondan kalan o kadar çok güzellik sakladım ki, o kadar canlı, o kadar sıcak, ikimize yetecek kadar var hem de en az yirmi yıllığına, yani iş bitinceye kadar...''

sayfa 266


''...İnsanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca acılarını anlatırlar, bu böyledir. Herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize...''

sayfa 327


''...Bugüne kadar kim başkasının cehennemdeki yerini almak üzere oraya inmiş? Asla. Olsa olsa birinin ötekini zorla oraya indirdiğine tanık olursunuz. O kadar...''

sayfa 344


''...Her şeyin sonu ölçünün kaçması ile başlar!...''

sayfa 468


''...Mutsuz olduklarını söyleyen insanlara öyle hemencecik inanmayın. Hele önce bir sorun bakalım hala uyuyabiliyorlar mı?... Yanıt evetse, her şey yolunda demektir. Bu da yeterlidir...''

sayfa 473

Louis-Ferdinand Céline - Gecenin Sonuna Yolculuk
yapı kredi yayınları

1 Haziran 2014 Pazar


 
 

''...Hayatımızdaki en önemli olaylar biz orada yokken olur...''

sayfa 31


''...Kimse sürekli açık gözlerle dünyaya tahammül edemez...''

sayfa 196


''...Gerçeklik nereden baktığımıza bağlıdır...''

sayfa 257


''...Bellek gerçektir çünkü kendine özgü bir şeydir. Seçer, eler, değiştirir, abartır, azımsar, metheder, hatta kötüler; ama en sonunda kendi gerçekliğini, olayların heterojen ama tutarlı bir çeşitlemesini yaratır; aklı başında hiçbir insan bir başkasının gerçeğine kendisininkinden fazla inanmaz.''

sayfa 323/324


''...Kadınlarını kilit altında tutan hiçbir şehir faişeden yana sıkıntı çekmez...''

sayfa 486


''...Büyük adamlar hep küçük adamların insafına kalmışlardır...''

sayfa 601


''...Tanrı olmak isteyenler en çok diğer potansiyel ilahlardan korkarlar...''

sayfa 665


Salman Rushdie - Geceyarısı Çocukları
can yayınları

9 Şubat 2014 Pazar


             



''...Her türlü kıyıyı ilkin ve uzun zaman gözden kaybetmeye razı olmadan yeni toprak keşfedemez insan...''

sayfa 361/362


''...Nasıl yaşamanız gerektiğini de ancak yaşayarak öğrenebilirsiniz...''

sayfa 363


Andre Gide - Kalpazanlar
can yayınları                                       

1 Şubat 2014 Cumartesi



Birinci Cilt;

''...Eleştiri ilerlemenin ve aydınlanmanın özünü sağlar...''

sayfa 81


''...Başka ülkelere gidenlerin konuk oldukları ülkelerin örf ve adetlerini alaya almaları onların iyi eğitilmemiş olduklarını kanıtlar...''

sayfa 255


İkinci Cilt;

''...İnsan, düşüncelerini genel bağlamda bile ortaya koyarken kendini ele vermeden ve tüm benliğini katmadan edemiyor...''

sayfa 25


''...Doğum kontrolü olsun diye kıyameti koparırlar çocuk büyütme ve eğitim harcamalarının kısıtlanmasını isterler, biz de bu arada kalabalıktan boğulmak üzereyiz; tüm meslekler öylesine insan kaynıyor ki yakında daha önceki savaşlar, bir parça ekmek için yapılacak kavgaların yanında solda sıfır kalacak...''

sayfa 57


''...Görüşler savaşma ortamı bulamazlarsa yaşayamazlar...''

sayfa 85


''...Halk, çürümekte olan burjuvaziyle mücadele etmek için gerekli olan eğitim ve disiplini otoritelerin zorla kabul ettirdikleri kurumların dışında araması gerektiğinin çoktan beri bilincindeydi; artık uçan kuşlar bile aslında Ortaçağ manastırlarından türeme köhne okul sistemimizin yanlış bir tarihe oturtulduğunu ve okulda öğrenilmediğini, halka verilen konferansların, sergilerin, filmlerin vb. özgür ve parasız öğretilerin sınıftan çok daha işe yaradığını biliyorlardı...''

sayfa 221


''...Adalet mi? Tapılacak birşey miydi sanki? Tanrısal mıydı? Birinci sınıf bir kavram mıydı? Tanrı ve doğa, her ikisi de adil değildiler, gözdeleri vardı; iyiliklerini rastgele dağıtıyorlar, kimini tehlikeli bir biçimde taltif ederken kimine de sıradan bir kader hazırlıyorlardı...''

sayfa 427


Thomas Mann - Büyülü Dağ
can yayınları