28 Aralık 2013 Cumartesi








''...Bankada çalışan herkes bankanın yaptıklarından nefret eder ama banka yine de yapar bunu. Banka insanlardan çok daha üstün bir şeydir. Canavardır o. İnsanlar tarafından kurulmuştur ama onların denetiminden çıkmıştır...''

sayfa 36


''...Adamın biri ne kadar paran varsa o kadar özgürsün demişti...''

sayfa 122


''...Yaşamın zevkini çıkartanların hiçbir şey umurunda olmuyor. Ama insan yalnız, yaşlı ve düş kırıklığına uğramış olunca... Ölmekten korkuyor...''

sayfa 214


''...Bir ayaklanmada topraklarını ellerinden kaçırma olasılığı ile karşı karşıya olan bütün toprak sahipleri tarihi okuyabilir, şu önemli gerçekleri öğrenebilirdi; Mülkiyet bir avuç adamın elinde toplandığı zaman, daha çabuk yitirilir. Ve bunu tanımlayan gerçek: Halkın çoğu aç ve çıplak olduğu zaman kendisine gereken şeyleri zorla alır. Ve çığlığı tüm tarih boyunca yankılanan bir gerçek: Baskı ezilenleri daha da güçlendirmeye ve onları bir araya getirmeye yarar yalnızca...''

sayfa 246/247


John Steinbeck - Gazap Üzümleri
remzi kitapevi

16 Aralık 2013 Pazartesi

 

''...Herkesin ortak iyiliği tek tek her kişinin mutluluğuyla olur...''

sayfa 92


''...Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir...''

sayfa 135


Albert Camus - Veba
can yayınları

10 Aralık 2013 Salı



 ''...Zavallı dostum, batmışsın sen, boğazına kadar batmışşsın batağa, gidiyorsun. Biçare, işinden başka hiçbirşey göremez, duyamaz, konuşamaz olmuş. Ama böylesinin yolu açıktır, yakında büyük işler başarır, en yüksek mevkilere yükselirler... Bizde buna meslek sahibi olmak diyorlar. Bunun için zekaya, iradeye, ruha gerek yok; bütün bunlar lüks. Bu adamın hayatı böyle geçip gidecek ve ruhunun birçok yanı hiçbir zaman açılmayacak... On ikiden beşe kadar dairede iş, sekizden on ikiye kadar da evde, vah zavallı!...''

sayfa 29


''...Ah mutluluk! Mutluluk! Sen ne kadar zayıf, ne kadar cılız birşeysin! Duvak, portakal çiçekleri, aşk... Bunlar güzel ama para nerede? Ey aşkın meşru ve temiz mutluluğu! Demek seni de satın almak gerekir?...''

sayfa 404


''...Her ne kadar aşkın ele avuca sığmaz birşey, insanı durup dururken hasta eden bir illet olduğu söylenirse de onun da herşey gibi kendine göre nedenleri ve kanunları vardır. Bu kanunlar henüz layıkıyla incelenememiştir. Çünkü aşka düşen bir insanın kendi ruhunda filizlenen bu duyguyu, gözlerini kapayan büyüyü bir bilgin gözüyle seyretmeye vakti yoktur. Kalbinin ne zaman ve nasıl hızla çarpmaya başladığını, nasıl birdenbire kendini feda edebilecek kadar güçlü bir bağla bağlandığını, nasıl kendini unutup sevgisiyle bir olduğunu, zekasının nasıl uyuştuğunu ya da alabildiğine inceldiğini, iradesinin, düşüncesinin nasıl esir olduğunu, dizlerinin nasıl titrediğini, ateşinin nasıl yükselip gözlerinin nasıl yaşla dolduğunu göremez...''

sayfa 480-481


Ivan Aleksandroviç Gonçarov - Oblomov
Türkiye iş bankası kültür yayınları

18 Kasım 2013 Pazartesi


 
 

''...İki kişinin birbirine gitgide daha fazla kapılışını seyretmekte moral bozan bir şeyler vardı, özellikle odadaki tek fazla insansan.
Paris'i, kentten hızla uzaklaşan bir trenin yük vagonundan seyretmeye benziyordu bu; hani kent her saniye biraz daha küçülür ama insan gerçekte kendisinin küçüldükçe küçüldüğünü, yalnızlaştıkça yalnızlaştığını, bütün o ışıklardan ve o coşkudan saatte bir milyon kilometre hızla uzaklaştığını hisseder ya, onun gibi birşey işte...''

sayfa 20 - 21


''...Yaşamımın ... yeşil incir ağacı gibi önümde dallanıp budaklandığını görüyordum.
Her dalın ucunda tombul, mor bir incir gibi eşsiz bir gelecek beni çağırıyor, bana göz kırpıyordu. İncirlerden biri, eş, mutlu bir yuva ve çocuklardı; bir başkası ünlü bir şair, öteki parlak bir profesör, biri şaşırtıcı editör Ee Gee, öbürü Avrupa, Afrika ve Güney Amerika, biri Constantin, Socrates, Attila ve garip adları, değişik meslekleri olan bir yığın aşık, bir başkasıysa Olimpiyat şampiyonu bir kadındı, ve bu incirlerin üzerinde ve ötesinde, ne olduklarını pek çıkaramadığım bir sürü incir daha vardı.
Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken görüyordum, incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölüyordum. İncirlerin hepsini ayrı ayrı istiyordum ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararıyor, birer birer toprağa, ayaklarımın dibine düşüyorlardı...''

sayfa 81


''...Sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkılıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir rüyadır...''

sayfa 244


Sylvia Plath - Sırça Fanus
kırmızı kedi yayınevi

15 Kasım 2013 Cuma



 

''...Aşk sırf Kendini memnun etmeye uğraşır,
Başkasını Kendi keyfine kurban eder:
Başkasnın rahatının kaçmasından zevk alır,
Ve Cennete rağmen bir Cehennem kurar.''

sayfa 32


William Blake - Masumiyet ve Tecrübe Şarkıları
Türkiye iş bankası kültür yayınları

12 Kasım 2013 Salı


 

''...Kimileri,'Ölümden daha kötü ne var?' diye sorabilir. Bunun yanıtı geride değerli birşey bırakmadan ölmek olabilir...''

sayfa 29


Lesley Mcdowell - Yaratıcı Aşklar
sel yayıncılık

26 Ekim 2013 Cumartesi




 

''...İnsanlar kitaplarınızın üstüne iştahla atılıyor, onları rahat bir koltukta okuyorlar, sizin onlara ulaştıdığınız bahtsız ve ölçülü büyük aşkı düşünüyorlar ve bu birçok şeyin avuntusu demek oluyor onlar için; çirkin olmanın, kötü olmanın, aldatılmış koca olmanın, yılbaşında aylıklarının artmamış olmasının avuntusu...''

sayfa 83


''...İnsanın birini her şeyiyle, yemek borusuyla, karaciğeriyle, bağırsaklarıyla sevebilmesi gerekir. Belki de insan onları alışmadığından sevmiyor; onları da ellerimiz ve kollarımız gibi görseydik belki de severdik...'' 

sayfa 95


Jean-Paul Sartre - Duvar
can yayınları

17 Eylül 2013 Salı




 

''...Ah, uzaktan nazik görünen aşk
Nasıl da acımasız ve kaba denendiğinde!...''

sayfa 11


''Büyük engellerde bulur, büyük hazzı insan...''

sayfa 35


William Shakespeare - Romeo ve Juliet
Türkiye iş bankası kültür yayınları

12 Eylül 2013 Perşembe





 

''...Aşağıda olanların yükseklerdedir gözü;
Merdiven çıkanın yukarıya çevriktir yüzü;
Ama son basamağa ulaştı mı bir kez
Merdivene çevirir sırtını, bulutlara bakar,
Hor görüp birer birer basıp çıktığı basamakları...''

sayfa 28


''...Sevgi tükenip bezginliğe yüz tuttu mu,
Zoraki nezaket gösterileri başlar.
Açık yürekli, candan bağlı bir insan gösteriş yapmaz.
Yüreği boşalmış insanlar,
Sırtlarına binilmedikçe şahlanan,
Kişneyip böbürlenen atlar gibidir:
Bir gün sıkı mahmuzu yediler mi böğürlerine,
İndiriverirler aşağı kuyruklarını,
Yığılır kalırlar yarışta, kof beygirler gibi...''

sayfa 82


William Shakespeare - Julius Caesar
Türkiye iş bankası kültür yayınları

11 Eylül 2013 Çarşamba



 


  ''...Pek bulaşmak istemem ona...(vicdan'a)
Ürkek yapıyor insanı; çalacak olsan suçlar,
Küfredersin ayıplar;
Komşunun karısıyla yatamazsın, yakalar;
Vicdan, insanın içinde durmadan başkaldıran
Yüzü kızaran, utangaç bir ruhtur.
Hep sorun yaratır...''

sayfa 45


William Shakespeare - III. Richard
Türkiye iş bankası kültür yayınları

24 Ağustos 2013 Cumartesi



 

''...Demokrasi ile diktatörlük arasındaki fark: Demokrasi'de önce oy kullanıp sonra emir alırsın, Diktatörlük'de seçimle filan zaman kaybedilmez...''

sayfa 170


Charles Bukowski - Kasabanın En Güzel Kızı
parantez gazetecilik ve yayıncılık ltd.

12 Ağustos 2013 Pazartesi




 




''...Mektup da yazmayacağım artık. Başkasına değiştiğimi söyleyip de ne olacak ki? Değişiyorsam, eski halimde kalmıyorum demektir; eski ben olmaktan çıkınca da belli ki tanıyanlar kalmamıştır beni. Yabancılara, beni tanımayanlara hiç yazabilir miyim?...''

''...Ne çok insan yüzü varmış da hiç farkına varmamışım. Bir sürü insan var, fakat yüzler daha da fazla; çünkü her insanın yüzü birkaç tane...''

sayfa 11


''...Ah, gençken yazılan mısraların değeri zaten nedir ki? Beklenmeli ve bütün bir ömür, mümkünse uzun bir ömür boyunca anlam ve lezzet toplanmalıydı ve sonra, en sonunda belki iyi on mısra yazılabilirdi. Çünkü mısralar sanıldığı gibi duyguların değil (...), yaşamış olmanın verimidir. Bir mısra yazabilmek için insan, birçok şehir görmeli, insanları, nesneleri görmeli, hayvanları tanımalı, kuşların nasıl uçtuğunu hissetmeli, küçük çiçeklerin sabahları açarken nasıl titreştiğini bilmeli. İnsan, bilinmeyen yerlerdeki yolları, beklenmedik rastlantıları ve uzun zamandır yaklaşmakta olduğunu sezdiği ayrılıkları düşünebilmeli, hala anlaşılmamış çocukluk günlerini; sevindirici birşey söylediklerinde (...) anlamayıp kırdığımız anne babaları; o kadar çok, derin ve garip değişimlerle garip, tuhaf başlayan çocukluk hastalıklarını; sessiz ve kapanık odalarda geçen günleri; deniz kıyısındaki sabahları; denizi, denizleri; yukarılarda çağıldayan, yıldızlarla uçuşan yolculuk gecelerini düşünebilmeli. Bütün bunları düşünebilmek de yetmez. Anılar da olmalı; birbirine benzemeyen birçok sevda gecesinden, doğuran kadınların çığlıklarından, içlerine kapanık, hafif, solgun, uyuyan loğusalardan gelme anılarınız da olmalı. Hem sonra ölenlerin yanında bulunmalı; açık penceresinden içeri kesik kesik gürültüler dolan odalarda, ölülerin başucunda oturmuş olmalı. Bu da yetmez, anılar da yetmez. Çoksa anılar, onları unutabilmeli, sonra da dönüp gelmelerini beklemekten yana büyük sabır göstermeli. Çünkü anılarla da bitmez. Onlar ancak içimizde kan, bizde bakış ve davranış oldukları, isimsizleştikleri, artık bizden ayırt edilemedikleri zaman, işte ancak o zaman, çok seyrek bir saatte, bir mısranın ilk kelimesi, anıların arasından, anılardan çıkıverir...''

sayfa 22


''...Ah, kitap okuyanlar arasında olmak ne güzeldir...''

sayfa 35


''...İnsan dilemeyi elden bırakmamalıdır. Bence gerçekleşme yoktur, ama uzun süren, bütün bir ömür boyu devam eden dilekler vardır; öyle ki insan onların gerçekleşmesini bekleyemez zaten...''

sayfa 72


''...Bütün kitapları okumayı görev saymıyorsak bir kitabı açmaya hakkımız olmamalı...''

sayfa 157


Rainer Maria Rilke - Malte Laurids Brigge'nin Notları
can yayınları

4 Ağustos 2013 Pazar


 

''... Genç adam! Bir gün bu notlarım eline geçerse toplumda en yararlı, en köklü değişikliğin hiçbir zorlama, hiçbir sarsıntı olmadan gerçekleşen ahlak değişikliği olacağını asla unutma...''

sayfa 69


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin - Yüzbaşının Kızı
iletişim yayınları

2 Ağustos 2013 Cuma





 

''... Bir insanı ezip mahvetmek, ona en korkunç bir katilin bile duyunca titreyeceği kadar ağır bir ceza vermek isteyenlerin, insana yaptığı işin tamamen anlamsız, faydasız olduğu duygusunu vermesi yeterlidir...''

sayfa 26


Fiyodor Mihayloviç Dostoyevski - Ölü Evinden Anılar
Türkiye iş bankası kültür yayınları

28 Temmuz 2013 Pazar


 

''...Gerekli zamanlarda Tanrı'nın elinin altında büyük bir eylemi gerçekleştirecek büyük bir adam bulunmasına nadiren rastlanırdı, işte bu yüzden bu ilahi rastlantı gerçekleştiğinde tarih hemen bu seçilmiş adamı kaydederek gelecek kuşakların hayranlığına sunardı.
 Oysa şeytan bir kişiyi mahvetmek ya da bir imparatorluğu devirmek  üzere insanoğlunun işine karıştığında, görevini yerine getirmesi için kulağına birşeyler fısıldanması yeterli olan bir alçağı bulması hiç de zor değildi...''

sayfa 3


Alexandre Dumas - Siyah Lale
Türkiye iş bankası kültür yayınları

25 Temmuz 2013 Perşembe



 





''...Benim gözümde bilmediğini açıkça söyleyen insan, bilmediğini biliyormuş gibi görünen ve herşeyi ağzına yüzüne bulaştıran ikiyüzlüden daha değerlidir...''

sayfa 131


Nikolay Vasilyeviç Gogol - Bir delinin hatıra defteri/Palto/Burun
iş bankası kültür yayınları

21 Temmuz 2013 Pazar


 

''...Böyle bir dünyaya çocuk doğurulur muydu? Acılar neden sürdürülsündü ki, ya da duyguları durmadan değişen, kaprislerinin, kibirlerinin elinde kah şuraya kah buraya savrulan bu şehvet düşkünü hayvanların soyu neden çoğaltılsındı ki?...''

''...İnsanlar, sadece yaşadıkları andan aldıkları zevki arttırmaya yarayacak şeylere karşı naziktirler, sadece onlara inanır, onlara şefkat gösterirler...''

sayfa 97


''...Hiç Kimse sadece kendi için yaşamaz...''

sayfa 106


''...En hoşlandığımız insanlar, hastalandığımızda bize yaramazlar...''

sayfa 158


Virginia Woolf - Mrs. Dalloway
kırmızı kedi yayınevi

13 Temmuz 2013 Cumartesi





''... Biz onlara benzemeyiz! Peki neden? Çünkü... Çünkü sen varsın benim yanımda ve ben varım senin yanında, bu yüzden işte...'' ''...Bizi düşünen biri var bu dünyada...''

sayfa 20/123


''...İnsanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur...''

sayfa 51


John Steinbeck - Fareler ve İnsanlar
sel yayıncılık

20 Haziran 2013 Perşembe



 



''...İnsanlar neden korkar en çok? İlginçtir, en çok yeni bir adım atmaktan korkarlar, yeni bir fikir sahibi olmaktan...''

sayfa 8


''...Söz eylem demek değildir...''

sayfa 43


''...Gençlerle ahbap olmayı severim, insan onların sayesinde öğrenir yenilikleri...''

sayfa 160


''...Bir yığın namussuzun saldırısına uğramış olsa da, dürüstlüğe rastlamak mümkün...''

sayfa 161


''...Bir insanın ne kadar yalancı olabileceğini tahmin edemezsin! Hoş niye edemeyesin? Sanki biz hiç mi yalan söylemiyoruz?...''

sayfa 204


''...Ben dünyaya bir kez geldim ve bir daha da gelemem. 'Genel mutluluk' falan bekleyemem. Ben kendim için yaşamak istiyorum, yoksa hiç yaşamam daha iyi...''

sayfa 296


''...İnsanlar ne de tuhaf varlıklar!... Kendilerine ait düşüncelere sahip olmak onları müthiş korkutuyor!...''

sayfa 506


''...İnsanlar iki sınıfa ayrılıyor. Bir, malzeme olanlar; iki, istisnai kişiler, bulundukarı konum itibariyle hiçbir kanuna bağlı değiller, hatta tam tersine, diğer insanlar, yani ancak malzeme teşkil edebilen insanlar için kendileri kanun oluştururlar...''

sayfa 532


''...Ne diye yaşayacaktı? Ne umut edebilir, ne amaçlayabilirdi ki? Sadece var olmuş olmak için yaşamaya değer miydi!?...''

sayfa 583


Fiyodor Mihayloviç Dostoyevski - Suç ve Ceza
antik batı klasikleri

23 Mayıs 2013 Perşembe



 
 






''...Tarihin akışı, zorlanmaktan hoşlanmaz, kahramanlarını kendisi seçer, ne kadar zorlasalar da davetsiz gelenleri acımadan geri çevirir...''

sayfa 52


''...kim dönüp de gölgesine bakar ki? Gölgemizin hiç ayrılmadan peşimizden geldiğini, adımlarımızı sessice izlediğini hissederiz, kimi zaman da henüz bilincinde olmadığımız bir dilek gibi önümüzden koşar; ama onun aldığı o gülünç biçimlere dikkat etmeyiz ve bu çarpık biçimde kendimizi bulmaya pek kalkışmayız...''

sayfa 167


Stefan Zweig - Amok Koşucusu
can yayınları

19 Mayıs 2013 Pazar









''...Kuşkusuz hiç kitap yazmadığım için burukluk duyup duymadığımı soracaksın bana. Pekala canım, hayır hiç duymadım, yeteneğim onları güzel bir biçimde okumak ve birikim yapmak yönünde işlemiştir hep. Dünyada büyük yazarlardan daha çok, büyük okur eksikliği olduğunu düşünürüm ben...''

sayfa 122


Alexandre Jardin - Fanfan
can yayınları

12 Mayıs 2013 Pazar





''... Özgür olmasını bilmek hiçbirşey değil; güç olan, özgür olduğunu bilmektir...''

sayfa 21


''...Ölümün kanat dokundurduğu kimse için, eskiden önemli görünen artık önemli değildir; başka şeyler önemlidir, eskiden önemli görünmeyen ya da var oldukları bilinmeyen şeyler...''

sayfa 57


''...İnsanların en güzel eserleri acılı eserler olmuştur hep. Mutluluğun nasıl bir hikayesi olabilir ki? Mutluluğu hazırlayan, sonra da yıkan şeylerden başka hiçbirşey anlatılamaz...''

sayfa 72


''...Birçokları hiç yaşamıyor, yaşar gibi görünmekle yetiniyordu...''

sayfa 92


''...Yaşıyorlar, yaşıyor gibiler ve yaşadıklarını bilmez bir halleri var...''

sayfa 93


''...Herkesten benim kadar erdemli olmasını bekleyemem... Onlarda kendi kusurlarımı bulayım, yeter...''

sayfa 96


''...Kimse kendine benzemiyor. Herkes bir kalıp seçiyor, ona özeniyor; tamamıyla seçilmiş bir kalıbı kabulleniyor. Bununla birlikte, insanoğlunda okunacak başka şeyler var, buna inanıyorum. Cesaret edemiyorlar. Sayfayı çevirmeye cesaret edemiyorlar. Taklit kanunları; ben bunlara korku kanunları diyorum. Kendilerini yalnız bulmaktan korkuyorlar, ama kendilerini hiç bulamıyorlar. Bu ahlaki agorafobi bana iğrenç geliyor, korkaklıkların en kötüsü bu. Oysa insan hep yalnızken yaratmıştır...''

sayfa 103


''...Herşey insanın içindedir...''

sayfa 145


Andre Gide - Ayrı Yol
can yayınları

18 Nisan 2013 Perşembe

 


''... Şeytanları tarafından eziyet edilen kişi farkında olmadan öcünü en yakınındakinden alır...''

sayfa 52


''...Yaşamın iki saati, iki sayfa yazıdan yeğdir demeyin, yazı daha fakir ama daha açıktır...''

sayfa 56


''...Bugün bir Viyana harihası gördüm, senin sadece bir odaya ihtiyacın var olduğu halde böylesine büyük bir şehrin inşa edilmiş olmasını bir anlığına aklım almadı...''

sayfa 87


''...İnsan aslında sahip olduklarının bilincinde olmayan bir kapitalisttir...''

sayfa 120


''...neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken ya da uyurken seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim...''

sayfa 137


''...Önümüzdeki ay Prag'a gelebileceğini söylüyorsun. Sana şöyle demek istiyorum: Gelme. Bir gün gerçekten ihtiyacım olduğunda ve senden gelmeni istediğimde, hemen geleceğin umudu kalsın bende, ama şimdi gelmesen daha iyi, çünkü yine gitmek zorunda kalacaksın...''

sayfa 146


''... İnsan kendi kusurlarına katlanmak zorundadır, her an için; ama iki kişilik bir kusura katlanmak zorunda değildir. Gözler yerinden çıkarılıp atılmak için değil mi? Hem bu o kadar da kötü değil, abartı ve yalan bu, her şey abartı; sadece özlem gerçek, abartılamayan gerçek. Ama özlemin gerçekliği de o kadar kendine ait bir gerçeklik değil, daha ziyade, geri kalan her şeyin yalan olduğunun ifadesi...''

''...Bir de kendin söylüyorsun: 'sevmeye güçleri yok.' diye; bu 'insan'la 'hayvan'ı ayırt etmek için yeterli değil mi?...''

sayfa 289


''... İnsanlarla ilgili yazdığın şey, 'sevmeye güçleri yok.' doğruydu Milena, sen yazarken doğru olduğuna inanmamış olsan da. Belki de sevme güçleri, sevildiklerinde ortaya çıkıyordur. Bu noktada onlar için hafifletici bir ayrım da var. Bu insanlardan biri sevgilisine 'beni sevdiğine inanıyorum.' dediğinde, bu bambaşka ve diğerinin 'senin tarafından seviliyorum.' demesinden çok daha hafif bir şey. Ama bunlar birbirini seven insanlar değil, dilbilgisi uzmanları...''

sayfa 297


''... Bir öğrenci sürekli ölümden bahseden öğretmeniyle alay ediyor: 'Durmadan ölümden bahsediyorsun ama hala ölmüyorsun.' 'Öleceğim tabii. Son şarkımı söylüyorum. Kimisinin şarkısı daha uzundur, kimisininki daha kısa. Ama aradaki fark sadece birkaç sözcükten ibarettir...''

sayfa 308


''... Hayvan efendisinin elinden kırbacı alır ve kendisini kırbaçlamaya başlar, efendi olmak için, ama bunun kırbacın kayışına atılmış yeni bir düğümün yarattığı bir fantezi olduğunun farkında değildir...''

sayfa 315


''...Ya kaderine boyun eğ... tevazu ile... ya da kaderini ara...''

sayfa 338


''...Yaşayan yazarlar, kitaplarıyla yaşayan bir bağ kurarlar. Kendi var oluşlarıyla, kitapları için ya da kitaplarına karşı müdahale ederler. Kitabın gerçek doğal yaşamı yazar öldükten sonra başlar, daha doğrusu yazarın ölümünden bir süre geçtikten sonra, çünkü bu gayretli yazarlar öldükten sonra da bir süre kitapları için mücadele ederler. Ama sonrasında kitap yalnız kalır ve sadece kendi kalp atışlarının gücüne yaslanabilir...''

sayfa 341


Franz Kafka-Milena'ya mektuplar
antik batı klasikleri

6 Nisan 2013 Cumartesi



                                                                                                


''... Biz on sekiz yaşındakiler için onlar, yetişkinler dünyasına aracılık ve yol göstericilik yapacaklar; iş, görev, kültür, ilerleme ve yarının yolunu onlar gösterecekti. Onları zaman zaman alaya aldığımız ve küçük oyunlar oynadığımız olurdu, ama aslında onlara inanıyorduk. Onların temsil ettiği otorite kavramını bizim kafalarımız, daha büyük bir anlayış ve daha insanca bir bilgiyle bir tutuyordu. Fakat gördüğümüz ilk ölü, bu inancı parçaladı. Bizim yaştakilerin onların kuşağından daha dürüst olduğunu anlamak zorunda kaldık. Onların bize olan bütün üstünlüğü süslü cümleleri ve açıkgözlülükleriydi. İlk yaylım ateş bize yanlışımızı gösterdi ve onların öğrettiği dünya görüşünü çökertti.
Onlar daha yazışmak ve nutuk çekmekle uğraşırken, bizler gezici hastaneleri ve ölenleri görmekteydik; onlar devlete hizmet fikrini göklere çıkarırken, bizler ölüm korkusunun daha ağır bastığını çoktan öğrenmiş bulunuyorduk. Ama bu yüzden ne fesatçı ne asker kaçağı ne de korkak -onlar bu deyimleri hemen kullanırdı- olmuştuk. Vatanımızı biz de onlar kadar seviyorduk, her saldırıya kahramanca karşı koyuyorduk. Ama şimdi ayırt edebiliyorduk ve olup bitenleri görmesini öğrenivermiştik. Onların dünyasından hiçbirşeyin kalmadığını da görüyorduk. Birdenbire öyle korkunççasına yalnızdık ki! Ve bu işlerin altından tek başımıza çıkmamız gerekiyordu...''

sayfa 10


''... Kropp ise bir düşün adamı. Savaş ilanının, bir çeşit halk bayramı olması ve sözgelişi boğa dövüşlerindeki gibi müzikli ve giriş biletli olması gerektiğini ileri sürüyor. Böyle olunca, her iki ülkenin bakanları ve generalleri mayolar giyip, ellerinde sopalarla alanda karşılıklı yer alarak birbirine saldıracaklar. Hangi taraf ayakta kalırsa o ülke kazanmış ilan edilecek. Böylesi, şimdi olduğundan, yani ilgisi bulunmayan kimselerin çarpışmasından daha sade ve daha uygun düşer...''

sayfa 31


''... İnsan aslında ve herşeyden önce canavar yaratılışlıdır, ancak bundan sonra, ekmek dilimine yağ sürülmesi gibi, üzerine azıcık bir iyilik boyası çekilmiştir...''

sayfa 33


''... Askerin hayatta kalması binbir rastlantıya bağlıdır; asker rastlantıya inanır ve ona güvenir...''

sayfa 75


''... Bir emir bu sessiz kişileri bizim düşmanımız yaptı. Bir emir onları dostumuz yapabilirdi. Hiçbirimizi tanımayan  birkaç kişi, herhangi bir masanın çevresinde toplanıp bir yazıyı imzaladılar. Başka zaman olsa bütün dünyanın hakaretini ve cezasını üstüne çekecek olan bu yazı, bizler için yıllarca en yüksek amaç yerine geçecek. Karşımızda duran bu çocuk yüzlü, kilise uluslarına özgü sakallı sessiz insanları birbirinden kim ayırt edebilir? Her gedikli bir acemi er için, her lise öğretmeni de bir öğrenci için şu adamların bize olduğundan daha müthiş bir düşmandır. Ama yine de onlara ateş açardık, onlar da serbest kalır kalmaz bize ateş ederlerdi...''

sayfa 142


''... Bizler vatanımızı savunmak için burada bulunuyoruz. Ama Fransızlar da yine vatanlarını savunmak için buradalar. Şu halde haklı olan hangi taraf?...''

sayfa 149


''... Hemen hepimiz de sıradan kişileriz. Fransa'da insanların çoğunluğu da yine işçiler, zanaatkarlar ve küçük memurlar. Şu halde bir Fransız demircisi veya kunduracısı bizlere neden saldırsın? Hayır, hayır. Bunları yapan hep hükümetler. Ben buraya gelinceye kadar hiçbir Fransız görmüş değildim. Fransızların çoğu da bizimle aynı durumdalar. Bize ne kadar ise onlara da o kadar soruldu...''

sayfa 150-151


''... Milletlerin birbirine zorla düşman edildiğini ve hiç ses çıkarmadan, hiçbirşey bilmeden budala, uysal ve bönce birbirlerini öldürdüklerini görüyorum. Dünyanın en zeki beyinlerinin, bütün bunları daha ustaca ve daha devamlı yapmak için yeni silahlar ve yeni laflar bulduklarını görüyorum...''

sayfa 193-194


Erich Maria Remaque-Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
everest yayınları

26 Mart 2013 Salı




 

''... Bir tür insan varsa niçin birbirleriyle geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa, niçin birbirlerini kırmak için bu kadar çaba harcıyorlar?...''

sayfa 267


Harper Lee-Bülbülü Öldürmek
altın kitaplar yayınevi